Azerbaycan’dan hiperrealist bir ressam…
Elnur Mahmudov, 1977 yılında Azerbaycan’ın Sumgayıt şehrinde doğdu. 1994’de liseyi bitirdiğinde, çoktan sanata adım atmıştı bile.
Keman dersleriyle başladığı müzik eğitimini Sumgayıt 3 Sayılı Müzik Okulu’nda sürdürdükten sonra, gözlerindeki sorundan dolayı notaları göremediğinden, okulu bırakmak zorunda kaldı. Kreşteyken başladığı resmi ise hiç bırakmadı. Çocukken yaptığı resimler bile, onun renklerle oynayışındaki ve çevresini resme yansıtmasındaki farklılığı gösteriyordu. 27 Sayılı Okul’da aldığı özel dersler sonrasında, 8. sınıftayken ressam olacağı anlaşıldı. Azim Azimzade Ressamlık Okulu’na girmeye hak kazanınca da yaşam çizgisi belirlenmiş oldu.
“Ressamlık okulunu kazanınca, gururlanarak, ben artık ressam oldum, herşeyi yaparım diye düşünmeye başladım. Bir yıl okuduktan sonra ise o düşüncelerimin çocukça olduğunu ve gerçek bir ressam olabilmek için daha çok şey öğrenmem gerektiğini anladım. Kapıları önümde açılan sanat dünyasına daha yeni giriş yapıyordum ve kendime seçtiğim hayat yolu bu kapıların arkasındaydı.”
1998’de okulu bitirdikten sonra, 2000 yılında Azerbaycan Ressamlar Birliği üyesi oldu ve öğrenimine 2002-2006 yılları arasında Azerbaycan Devlet Ressamlar Akademisi’nde devam etti. 2003 yılında, kendi gibi çok yetenekli bir ressamla hayatını birleştirdi ve bir çocuğu oldu.
“Branş itibarıyla farklı olmamız, ikimizin de kendini geliştirmesine yardımcı oluyor. O sadece eşim değil, dostum, meslektaşım ve yardımcım. Sanatımın gelişimine, ışıklanmasına ve çiçek açmasına yardım ediyor.”
2005 yılında Azerbaycan’ın İran Büyükelçiliği’nin desteğiyle, ilk kişisel sergisini Abaseli Hesenov’un desteğiyle Tahran’da açtı. Ardından, Bakü’de her yıl düzenlenen sergilere aktif olarak katılmaya başladı. Rusya’da eserleri sergilendi. Moskova’da kataloğa kabul edildi.
“Ressamın gördüğü her bir nesne onu yeni bir eser yaratmaya teşvik edebilir. Bana birçok şey ilham veriyor… Resimlerimde göründüğü gibi eşyaların zamanla şeklinin, renginin değişmesi ilgimi .ekiyor. Aslında beni herkesten farklı kılan özellik, gördüklerimi aynen taklit etmem. Herkesin gördüğünü tuvalde de görmek istiyorum. İnsanlar için resmin bir önemi var. Resmi seven, onu koruyan insan, diğer insanlardan farklıdır. Diğer sanatlardan farklı olarak, resim ancak ona hassaslık duyan insanları etkiler. Resimle sürekli ilişkide olan insan, pozitif enerji yayar, konuşması, hareketleri farklı olur. Ressamlık benim için yaşamak demek. Konuşmak, insanlarla kolay iletişim kurmak demek. Sanat bana hergün yeni bir his veriyor. Bunu doğuştan gelen bir yetenek olarak algılamak ve değerini bilmek lazım.”
2000 yılında 12 eseri Türkiye’de sergilendi ve üç karma sergiden çağrı aldı. Birçok yerel ve uluslararası sergiye katılan Elnur Mahmudov’un; ABD, Rusya, Norveç, İngiltere, Portekiz, Türkiye, İran, Kuveyt ve Azerbaycan’daki bir çok özel koleksiyonda yapıtları bulunuyor.
Tüm resim yapanlar sanatla uğraşır
Fakat kimin ressam olduğunu sadece tarih belirler.
Bazılarını yaşarken, bazılarını yaşamlarından sonra değerlendirir. Sergiler bana mütevazı olmayı, özeleştiri yapabilmeyi, resim dünyasını azimle adımlamayı öğretti.
“Sergi ressam için çok önemlidir. Kendini dışarıdan izleme fırsatı bulur, eleştiri ve övgü duymayı öğrenir. Sergi benim için tam anlamıyla ressamlıktır. Kişisel sergi açmayı alışkanlık haline getirmeyi doğru bulmuyorum, ama karma sergilere devamlı katılıyorum. Benim için sanat ve ressamlık farklı kavramlar. Sanatı öğrenebilirsiniz, ama ressam olarak doğarsınız. Tüm resim yapanlar sanatla uğraşır, ama kimlerin ressam olduğunu tarih belirler.
Bazılarını yaşarken, bazılarını yaşamlarından sonra değerlendirir. Sergiler bana mütevazı olmayı, özeleştiri yapabilmeyi, resim dünyasını azimle adımlamayı öğretti. ”önceleri “formalizm” çizgisinde sürdürdüğü sanatsal çizgisi ise günümüzde “hiperrealizm”in örneklerini veriyor.
“Leonardo da Vinci, Rembrandt, Michelangelo, Cezanne, Matisse, Klimt… Dahiler çok. Ayrı ayrı bakarsak, onların herbiri bir başka sanat dünyası. İçtenlikle dahi diyebileceğim çok ressam var. Onların eserlerine hayranlıkla bakıyorum. Bazen adını bile bilmediğim bir ressamın eserine de hayran kalıyorum. Ama tuval üzerinde hep kendim gibi olmaya uğraşıyorum. Kendi yolunda yürümeye başlayana kadar başka birinin yolunu kullanmak doğaldır. Tüm kitaplardaki harfler aynı olsa bile, içindeki fikirler farklıdır. Aynı şekilde fırçayı ve renkleri kullanmayı öğrendikten sonra, herkes kendi fikrini tuvale taşımalıdır.
Hiperrealiteye yönelişimi arkadaşım, kardeşim, sanatıma saygıyla yaklaşan, sanata her zaman ilgi gösteren Shahram Eromi keşfetti. Benimle çok ilgilendi, maddi-manevi destekçim oldu. Onun sayesinde bir.ok koleksiyoner işlerime ilgi duydu, ilginç teklifler aldım. Bu da bana büyük motivasyon sağladı. Bu yönde ilerlemenin ilginç, sır dolu ve güzel tarafları var. Tanrı güç verirse bunlara ulaşacağım.”